Dünya Meme Sağlığı Günü
14 Ekim 2020


Meme Kanserlerinde Farkındalık

Meme kanseri, memeyi oluşturan süt bezleri veya memedeki kanalları döşeyen hücrelerin kontrolsüz çoğalmaları ile çoğunlukla memede kitle oluşturarak kendini gösteren bir hastalıktır. Başka organlara yayılabilir.

Ülkemizde, meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserler arasında birinci sırada yer almaktadır. Her 100 bin kişiden ortalama 40’ ında görülmektedir. Her yıl yaklaşık 15.000 kadın meme kanserine yakalanmaktadır. Tüm kanser türlerine bağlı ölümler arasında, meme kanserine bağlı ölümler, akciğer kanserinden sonra ikinci sırada yer alır. 

Meme kanserinin oluşmasını artıran risk faktörleri kadın cinsiyet, 50 yaş ve üzeri olmak, ailesinde meme kanseri hikayesi olması, 12 yaştan önce adet görmek, 55 yaştan sonra adetten kesilmek, menopoz sonrası hormon tedavisi almak, çocukluk çağında başka hastalıklar nedeni ile göğüsün ışınlaması, yağ bakımından zengin beslenme, alkol ve sigara kullanımı, genetik hastalıklar ve kalıtsal meme kanseri genleri (BRCA1 ve BRCA2) bulunmaktadır. Düzenli egzersiz ve fiziksel aktivite ise meme kanseri riskini azaltmaktadır. 

Meme kanseri memede veya koltukaltında ele gelen sertlik veya şişlik, meme başından akıntı, meme başında çekilme, meme başı derisinde soyulma, memede yara ve kızarıklık, ödem, şişlik ve çekintiler şeklinde görülür.

Çoğunlukla meme kanseri kadınların kendi kendini muayene etmesi ile anlaşılır. Hastalar memede kitle hissederler. Tüm kadınlar 20 yaşından sonra ayda bir kez adet bittikten sonra banyo yaptıkları sırada eller sabunlu iken, yanlara tararmış gibi memelerinde kitle varlığını incelemelidirler. Menopozdaki kadınlarında ayın herhangi bir günü kendi kendini muayene etmesi önemlidir. Klinik muayene ise 40 yaş sonrası bir doktor tarafından yılda bir kez yapılır. Ailesinde meme kanseri öyküsü varsa 40 yaş altında da yapılabilir. Meme ultrasonu, mamografi ve gerektiğinde meme MR’ ı meme kanserlerini tarama veya değerlendirmek için kullanılan radyolojik yöntemlerdir. 

Erkeklerde de meme kanseri görülebiliyor. Tüm erkeklerin memelerindeki değişimleri iyi gözlemlemesi, memelerini kontrol etmesi ve şüpheli durumlarda çekinmeden hastanelere başvurarak tetkik ve tedavi görmesi önemlidir. 

Meme kanseri tedavisinin en önemli bölümünü cerrahi tedavi oluşturuyor. Cerrahi dışındaki kemoterapi, hormonoterapi ve radyoterapi tümörün tekrarlamasını veya başka organlara yayılmasını önlemeye yönelik uygulanır. 

Meme kanseri eğer erken dönemde tespit edilirse cerrahi yöntemler ilk tercih edilecek yöntemdir. Eskiden memenin ve koltuk altının tamamının alınması tedavi seçeneği iken günümüzde çoğu hastada sadece tümörü çıkarma ve koltuk altındaki lenf bezlerinden birkaç tane çıkartmak yeterlidir. Ameliyat sonrası radyoterapi uygulayarak meme ve koltuk altı lenf bezlerini korumak mümkün olmaktadır. Onkoplastik cerrahi dediğimiz meme koruyucu cerrahi, protez ile veya hastanın kendi dokuları kullanılan yöntemler ile hastanın memesi yerinde bırakılmaktadır. Meme ameliyatlarından sonra hastalar 1 ila 3 gün içinde taburcu edilmektedir. 

Memenin kaybedilmesi kadınlarda beden imajını sarsar. Kadınsılığın, doğurganlığın ve cinselliğin kaybı hisleri uyandırmaktadır.  Kendilerine olan güven azaltır. Hastaları psikolojik olarak etkileyerek depresyona neden olabilir. Hastalar gerektiğinde psikolojik destek almaktan kaçınmamalıdır. Günümüzde erken teşhis yöntemleri, onkoplastik cerrahi uygulamaları ve diğer tedavi yöntemlerinde ilerlemeler sayesinde memenin korunduğu unutulmamalıdır.

Sonuç olarak meme kanseri kadınların ve takibi ki erkelerinde kendi kendini muayene etmesi ile memelerinde oluşan değişiklikleri erken fark ederek doktora başvurması, kadınların 40 yaşından sonra yıllık kontrolleri ile erkeden teşhis edilerek meme kaybına ve vücutta yayılım olmadan teşhis edilerek tedavi edilebilineceği unutulmamalıdır.

Prof. Dr. Ali Aktekin
Genel Cerrahi Kliniği

  • ALİAKTEK kopya.jpg