COVID-19 dünya gündemine ilk defa 2019 yılının aralık ayında Çin Cumhuriyetinin Wuhan şehrinden bildirilen pnömoni vakaları ile girmiştir. Hemen akabinde 2020 yılının ocak ayında etkenin yeni tanımlanan SARS-CoV-2 virusu olduğu anlaşılmıştır. Ocak 2020 tarihinden günümüze gelindiğinde tüm dünya genelinde yaklaşık 178 milyon kişide labaratuvar olarak kanıtlanmış COVID-19 enfeksiyonu saptanırken, ölüm 3,9 milyon kişide gözlenmiştir. Dünya yaklaşık olarak 18 aydır bu virusa karşı ekonomik, siyasi ve bilimsel bir mücadele içerisindedir. Bu virüs enfeksiyonuna karşı özgül tedavi bulunmamaktadır ancak önerilen ilaçlarla tedavi edilebilmektedir. Bu virusun bulaşmasını engellemek bu virusla savaşmamızda en önemli stratejilerimizden biridir. Bu amaçla pandeminin başından beri hemen her şartta vurgulanan maske, mesafe ve temizlik kuralı en geçerli ve etkili yöntemlerdir. Bu yöntemlerin yanı sıra pandemiyi sonlandırabilecek en etkili bir başka unsur da toplumsal düzeyde yapılan aşılamadır. Tüm dünyada aşılama ile toplumda korunma oranını artırarak en az %60-70 ulaştığımızda pandeminin sonlanacağı öngörülmektedir. Aşılanma ile bireylerin COVID-19 yakalanmaları önlenmeye ve/veya hastalığa yakalanırlarsa dahi hastalığı hafif bir şekilde geçirmeleri hedeflenmektedir.
COVID-19’a karşı geliştirilmiş aşılamada hedeflenen virüsu insanların bağışık sistemine güvenli bir şekilde tanıtmak ve virüsü yok edecek antikorların gelişmesini sağlamaktır. COVID-19 aşılarının değişik üretilme yolları mevcuttur. Bunlardan şu şekildedir;
1.İnaktif virüs aşıları: Hastalığa yol açan virüs özel tekniklerle etksiz hale getirilmekte ve bir eriyik halinde insan vücuduna verilmekte ve bağışık yanıtın gelişmesini sağlamaktadır. Bu tip aşıların örneği Coronavac olup Sinovac firması tarafından üretilmektedir. Bu aşı ülkemizde yaygın olarak kullanılmakta olup koruyuculuk oranı ülkemizde yapılan çalışmalarda ortalama olarak %83,5 olarak bulunmuştur. Aşı dört hafta ara ile iki doz şeklinde uygulanmaktadır.
2.Güvenli bir şekilde bağışık yanıtı oluşturmak için COVID-19 etkenini yapısını taklit eden protein parçalarını kullanan protein bazlı aşılar
3.Viral vektör aşılar: SARS-CoV-2 virüsününa karşı bağışıklık cevabınının gelişmesini sağlayan parçasının genetik yapısının başka virüsün yapısına monte edilmesi ile oluşturulan aşılardır. Bu aşıların bir örneği Sputnik aşısıdır. Bu aşının koruyuculuk oranı yapılan çalışmalarda %91,4 olarak bulunmuştur. Aşı 3 hafta ara ile yapılan iki doz şeklinde uygulanmaktadır.
4.mRNA ve DNA aşıları: Virusa karşı koruyucu yanıtı oluşturan protein üretmek için tasarlanmış RNA ve DNA parçacıklarını kullanan aşılardır. Bu aşının örneği Biontech-Pfizer aşısı olup 2 doz şeklinde uygulanmaktadır. Aşının koruyuculuk oranları %95 oranındadır.
Ülkemizde COVID-19’a yönelik aşılama Ocak ayının ortasında başlanmış olup en az bir doz aşı olanların sayısı 20 haziran itibarı ile 27 013 759’a ulaşmıştır. Ülkemizde aşılama 18 yaş ve üzerine yapılması planlanmaktadır. COVID-19 aşılarında amaç toplumun bir an önce etkin bir düzeyde antikor düzeylerine ulaşmasıdır. Oluşan bağışıklığın bir müddet koruyucu düzeyde kalması beklenmektedir. Ancak bu sürenin ne kadar olduğu henüz tam bilinmemektedir. Bu amaçla iki doz aşı yapılması gerekmektedir. Önerilen iki doz aşının da aynı aşı cinsinden olmasıdır. İlk doz aşı hangi aşı ile başlandı ise onunla devam edilmelidir. Aşılar bir devlet hastanesi, özel hastane ve/veya aile sağlığı merkezi gibi sağlık merkezinde uygulanmalıdır. Aşı yapıldıktan sonra herhangi bir alerjik yan etkiler açısından en az 30 dakika beklenmelidir. Aşılanma sonrasında en sık görülen yan etki aşı yapılan kolda ağrı gelişmesidir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki, aşı ile vücuda verilen eriyik ile bağışıklık sistemi uyarılmaktadır. Bu nedenle ateş, titreme, başağrısı gibi yan etkiler olabilmektedir. Daha önce COVID-19 geçirenler de aşı olabilirler. COVID-19 geçirdikten 6 ay sonra kişiler aşı olabilirler.
COVID-19 pandemisinin başından beri yaşadıklarımız ile etken virüsün bulaşması ve hastalık oluşturma potansiyeli hakkında her geçen gün yeni bilgiler öğrenmekteyiz. Aşılama ile toplumsal bağışıklık sağlayarak hastalığın bulaşmasını azaltmak ve pandemiyi sonlandırmak amaçlanmaktadır. Şu gerçekte unutulmamalıdır ki hiçbir aşının yüzde yüz koruyuculuğu bulunmamaktadır. Bu nedenle pandeminin başından beri önerilen maske, mesafe ve temizlik kurallarına uymaya devam etmek hala önemlidir ve hayat kurtarıcıdır.
Prof. Dr. Meltem Arzu Yetkin
Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği
Anabilim Dalı Başkanı