İnsan organizması için esansiyel bir element olan iyot; total 15-20 mg’ı geçmeyecek şekilde, sağlıklı erişkinlerde, %70-80 oranında tiroid bezinde depolanmış durumda bulunmaktadır. İyodun ana kaynağı besinler olup, yalnızca iyot içeren ya da iyot eki bulunan besinler yoluyla oral yol ile alınabilmektedir. Deniz bitki ve hayvanları iyodu sudan konsantre edebildikleri için, en zengin iyot kaynağını oluştura gelmişlerdir. İyot; genel anlamda, deniz ürünleri, süt ürünleri, tahıllar ve patates gibi gıdalardan ve iyot katkılı tuzlar yolu ile sağlanabilmektedir.
İyot yarı ömrü normal koşullarda 10 saat kadar olup, iyot eksikliği şartlarında, bu süre uzamaktadır. İyot yeterli bölgelerde, tiroid bezi, günlük yaklaşık 60 µg iyot tutmakta olup, yetersiz iyot alınımında/koşullarında, tiroid bezindeki toplam iyot miktarı 20 µg’a kadar azalabilir. Diyet ile alınan iyodun tamamına yakını (>%90) mide ve duodenumdan absorbe edilmekte olup, absorbe iyot moleküleri, tiroid bezine, plazmadan soyum/iodine (Na/I) pompası aracılığı ile plazmanın 25-50 katı bir gradiyente karşı transfer edilmektedir. İyot, tiroksin (T4) ve triiyodotironini (T3) içeren tiroid hormonlarının üretiminde anahtar bileşendir. Yarı ömürleri, sırasıyla, 5-7 ve 1,5-3 gün olan T4 ve T3’ün, yine sırası ile %65 ve %59’unu iyot oluşturmaktadır. İyot eksikliğinde, tiroid hormon sentezi, aktif hormon olan T3 tarafına yer değiştirir ve tiroid bezinin, iyot tutma kapasitesi ile iyot tutulum eylemi artış gösterir. Belirgin tiroid stimulan hormon (TSH) yüksekliği, ileri düzeylerdeki iyot eksikliklerinde izlenebilmekte olup, tiroid bezi uyarılmakta ve sonuç olarak, tiroglobulin (Tg) sentez ve sekresyonu artmaktadır. İyot eksikliğine bağlı gelişen, tirosit, tiroid hücresi, proliferasyonu ve tiroid hiperplazisi ile birlikte, tiroid hormon üretiminde de değişiklik olmakta, kolloid içerisinde depolanan Tg içerindeki iyot miktarı azalmaktadır. İyodun daha etkin bir biçimde kullanılması ereği ile monoiyodotirozin (MIT) sentezi, diiyodotirozine (DIT’e) göre daha fazla artış göstermekte ve sentez, T4’den daha aktif olan T3 tarafına kayarak, MIT/DIT ve T3/T4 oranları artmaktadır. Burada, iyodun daha etkin bir biçimde kullanılması hedeflenmektedir. Diyet ile alınan iyodun %90’ından fazlası, idrar yolu ile, az kısmı ise dışkı ile atılır. İdrar yolu ile atılan iyot miktarı, günlük alınan iyodun %85-90’ını oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization, WHO), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve yeni ismi ile IGN (Iodine Global Network) tarafından yayınlanan guidelines/kılavuzlarda; toplum iyot düzeyi için, taramalarda, üriner iyot konsantrasyon (ÜİK) ölçümü önerilmektedir. Bireysel olarak, iyot durumunu tespit etmek için birden fazla ve farklı günlerde alınan idrar iyot örneğine ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun için, bireylerin değil, toplumun iyot durumunu tesbit etmek ve toplum genelinde genellikle iyotlu tuz ile profilaksi yapılırken, risk gurubuna mensup bireylerde ayrıca iyot desteği vermek gerekebilmektedir. Ayrıca; TSH ve Tg ölçümleri de taramalarda da kullanılabilmektedir. WHO-ICCIDD-IGN tarafından önerilen yaşlara göre günlük iyot alım miktarları, 90 µg/gün (0-59 ay), 120 µg/gün (6-12 yaş), 150 µg /gün (yetişkin >12 yaş), >250 µg/gün (gestasyon ve laktasyon) olarak belirlemiştir.
İyot eksikliği kliniğinde; gestasyonda, düşük, ölü doğum, doğumsal anomali, hamilelik sırasında ve doğumdan sonra bebeklerde hastalık, endemik cücelik, yenidoğanda, guatr, hipotiroidi, cücelik; çocuklarda ve adölosanda, guatr, hipotiroidi, zeka geriliği, fiziksel gelişme bozukluğu; erişkinlerde, guatr ve komplikasyonları, hipotiroidi, zeka geriliği, kısırlıkta artma, kendiliğinden hipertiroidi, radyasyona karşı duyarlılıkta artma görülebilmektedir.Bu hastalıkların en az problem oluşturanı, guatr olsa bile, endemik bölgelerde en sık görülen endokrin hastalık olarak karşımıza çıkabilmektedir. Az miktarda iyot eksikliğinin bile tiroit bezinin büyümesine neden olabilmekte olduğu ve büyümüş bir tiroit bezi iyot eksikliğinin en sık ve kolay görünen belirtisini oluşturageldiği için, önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Bir bölgede, guatrı endemik ilan etmek için, guatr prevalansının %5’in üzerinde olması gerektiği bildirilmektedir. Ülkemizde de guatr ve iyot eksikliği açısından endemik bölgeler bulunmaktadır.
İyot eksikliği; sonuçları ile ciddi hastalıklara neden olabilmekle birlikte, önlenebilir bir durumdur. İyot yetersizliğinin olduğu bölgelerde alınacak başlıca önlem, kişilerin günlük iyot alımlarını arttırmaktır. Özellikle bu önlem guatr bulgusunun henüz bulunmadığı çocuklarda ve erişkinlerde daha etkili olmakta olup, iyot alımındaki artış, var olan guatrı tedavi etmekten çok, guatrın görülme sıklığının azalmasında etkili olmaktadır. Bunu sağlamak için yapılan uygulamaların temeli, sık yenen besinlerin iyotla zenginleştirilmesine dayanmakta ve pek çok ülkede tuzun iyotlanması, ekmeğe iyot katılması, iyot tabletleri kullanılması, iyotlu yağ enjeksiyonu ya da iyotlu yağ kapsülleri kullanılması, içme suyunun iyotlanması şeklinde yöntemler kullanılanılagelmiştir. Sofra tuzlarının iyotlanması, dünyada, iyot profilaksisi için önerilen en etkili ve uygun yöntem olarak bildirilmektedir. WHO/ICCIDD/IGN, ülkelere, ulusal düzeyde sofra tuzlarının iyotlanmasını önermiş ve önerilen ulusal tuz iyotlama programları birkaç aşamadan oluşmuştur. Tuzun iyotlanması, hedef kitleye (gebeler ve çocuklar) ulaştırılması ve ardından periyodik monitörizasyon programlarının gerçekleştirilmesi önerilmektedir. Ülkemizde, iyot yetersizliği hastalıkları ile mücadele edebilmek için tuzun iyotlanması, yöntem olarak seçilmiş ve bu amaçla, 1994 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı ve UNICEF işbirliğinde “İyot Yetersizliği Hastalıklarının Önlenmesi ve Tuzun İyotlanması Programı” yürütülmektedir.
T.C. Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması (AÇSAP) Genel Müdürlüğü ve UNICEF Türkiye Temsilciliği ve WHO/ICCIDD önerileri ile endemik bölgelerde 9-11 yaş arasındaki okul çağı çocuklarında (OÇÇ) guatr prevelansını ve etiyolojisini belirlemeye yönelik çalışmalarda bulunulmuştur. Bu amaçla, 1997-1998 ve 1998-1999 öğretim yıllarında 20 il merkezinde toplam 5.948 OÇÇ’de STV ve ÜİK ölçülmüştür. Tarama yapılan iller, daha önce guatrın endemik olduğu bilinen illerden seçilerek, OÇÇ’nin önemli bir kısmının tiroid volümleri WHO/ICCIDD tarafından aynı yaş ve cins için önerilen sınır değerlerin üzerinde bulunmuş ve çalışma sonucunda, 20 bölge için OÇÇ arasında guatr prevelansı %31,8 olarak hesaplanmıştır. Yirmi ilde, ÜİK ölçümleri yeterli düzey olan medyan 100 μg/L altında bulunmuştur. Bu çalışmanın ardından, ülkemizdeki tüm tuzların iyotlanması ile ilgili çalışma başlatılmış, 1998 yılında iyotlu sofra tuzu üretimi zorunlu hale getirilmiş, 1999 yılında gerekli yasal düzenlemeler yapılıp 2000 yılı itibariyle de iyotlu tuz kullanımı yaygınlaştırılmıştır. Ulusal iyotlama programından sonra, 2002 yılında AÇSAP Genel Müdürlüğü’nün ülke çapında il merkezlerinde tamamladığı hane halkı çalışmasında, hanelerin %63,9’unda, iyotlu tuz kullanıldığı gösterilmiştir. Sofra tuzlarındaki zorunlu iyotlama ile proflaksi başladıktan sonra iyot durumunu saptamak ve OÇÇ’lerin iyot miktarını değerlendirmek ve iyot profilaksisinin, üretim, market, hane zincirindeki işlerliğini tekrar değerlendirmek amacıyla, daha önce taranan 20 bölgenin ilköğretim okullarından, 2002-2003 yıllarında, toplam 4.128 OÇÇ’de üriner numuneler alınarak, ÜİK ölçümleri monitörize edilmiştir. Sonrasında, 2007 yılında, Türkiye İyot Monitörizasyon (TİM) ve Türkiye Durum Belirleme (TDB) ile iki ayrı tarama gerçekleştirilmiştir. TİM çalışması ile daha önce iyot durumu bilinen illerdeki kısıtlı sayıda OÇÇ’den sadece idrar örnekleri alınarak bu il merkezlerinde ulaşılan son durumu monitörize etmek amaçlanmıştır. TDB çalışmasında ise yeni durum belirleme uygulanarak, 900 olguluk bir örneklem ile 24 il-ilçe-belde okullarından, idrar ve tuz örnekleri çalışılmıştır. Çalışmalar sonucunda kırsal ve kentsel okulların ÜİK karşılaştırmalarında, kırsal medyan ÜİK 42 μg/L bulunur iken kentsel değer 147 μg/L olarak saptanarak, ulaşılan sonuçlar anlamlı olarak kabul edilmiştir. Türkiye’de, 1998’den 2002 yılına gelindiğinde, orta derece olan iyot eksikliğinin, hafif dereceye gerilediği; 2007 yılında ise, %40 hafif-orta iyot eksikliğinin devam etmekte olup, %7’si ağır iyot eksikliği olmak üzere, %47 iyot eksikliğinin mevcut olduğu bildirilmiştir.
Birçok hastalıkta olduğu gibi, sorunu tedavi etmek yerine, problemi önlemek daha önemli olarak görülmektedir. Son 80 yıl içerisinde, iyot eksikliğini gidermek için dünya çapında birçok çalışma gerçekleştirilmiştir. İyot eksikliğinin giderilmesi, İyot Global Ağı, UNICEF ve Dünya Sağlık Örgütünün ana hedeflerinden biri olmuş ve iyotlu tuz; dünya genelinde, iyot eksikliğinin önlenmesinin dayanak noktası olmuştur. İyotlu tuzun yaygın olarak bulunmadığı veya gebelerin iyot alımının yetersiz olduğu bilinen bölgelerde, gebe ve emzirenler için günlük iyot içeren takviyenin kullanılması önerilebilmektedir. İyotlu yağ enjeksiyonları, dünyanın yaygın iyotlu tuz kullanımının mümkün olmadığı ciddi iyot eksikliği bölgelerinde nadiren kullanılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nin önerileri doğrultusunda, yetişkin erkek ve kadınlarda, iyot alımı 150 μg/gün olarak belirlenmiştir. Yemek sırasında/sofrada yemeklerine düzenli olarak tuz ekleyen bireylerin iyotlu tuz kullanması önerilmektedir. ABD ve Kanada'da, bir çay kaşığı iyotlu tuz yaklaşık 250 μg iyot içerdiği bilinmektedir. Önerilen iyot alım miktarları; gestasyon ve laktasyonda, diğer yetişkinlerden daha yüksek olarak ifade edilmiştir: gebeler için 220 μg iyot/gün ve emzirenler için 290 μg iyot/gün. İyot eksikliğinin etkileri, gebe ve emzirenlerde en şiddetli olduğu için, Amerikan Tiroid Birliği (American Thyroid Association, ATA) gebe veya gebelik/emzirme planlayanlar için 150 μg iyot/gün içeren bir prenatal multivitamin administrasyonu önermektedir.
Türkiye, bir endemik guatr bölgesi olmakla birlikte, dünya nüfusunun büyük bir kısmı da halen iyot eksikliği riski taşımaya devam edegelmektedir. Son yıllarda; ülkemizde yapılan çalışmalarla iyot proflaksileri ile birlikte, iyot eksikliğinde önemli derecede yol alınmıştır. Bununla birlikte; iyot eksikliğine bağlı hipotiroidi, zeka geriliği ve foliküler tiroid kanser riskinde artış ile ilgili görüşler bildirilmekle birlikte, iyotlu tuz kullanımı sonrasında, iyot fazlalığı ile,otoimmün tiroidit, tirotoksikoz ve papiller tiroid mikrokarsinom olgularında artış ile ilgili çalışmalar ve görüşler bulunduğu bilinmektedir.
Prof. Dr. İlker ŞENGÜL,
Genel Cerrahi Anabilim Dalı Kurucu Başkanı