Sivil Savunma günü fikri Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra çıkmıştır. Sivil halkın silahlardan kendini nasıl koruyacağını öğrenmesi fikrine dayanmaktadır. Daha sonraki yıllarda sivil savunma kavramı sadece savaş dönemlerinde değil, barış dönemlerinde de doğal afet ve büyük yangınlarda halkın can ve mal güvenliğinin korunması şeklinde düşünülmüştür.
Düşman saldırılarına karsı halkın can ve mal kaybının en az seviyeye indirilmesi, hayati önem taşıyan her türlü resmi ve özel tesis ve kuruluşların korunması ve faaliyetlerinin devamını sağlayacak iyileştirmenin yapılması, savunma gayretlerinin halk tarafından en yüksek seviyede desteklenmesi ve halkın moralini yüksek tutmak için alınacak her turlu silahsız koruyucu ve kurtarıcı tedbir ve faaliyetlerdir.
Günümüz savaşlarının korkunç görünümüne, doğal afetlerin büyük yıkıntılarına, yangınların kasıp kavurmalarına rağmen; can ve mal kaybını en az düzeye indirmek, daha barıştan itibaren, bu tehlikelere karşı önlemleri aldıracak ve gerektiğinde uygulatacak bir teşkilatın kurulması ile mümkündür. bu teşkilat: sivil savunma teşkilatıdır.
Milletleri oluşturan en önemli unsur insandır.İnsan hayatını ve malını korumak çok önemli bir görevdir.Sivil Savunma bu görevin nasıl ifa edileceğini öğreten ve planlayan bir teşkilattır.
Doğal afetlere karşı halkın korunması konusunda, öteden beri bir takım önlemler alınıp uygulanmışsa da bu önlemler, örgütsel ve yasal dayanaklardan yoksundu.
Birinci Dünya savaşına kadar, özellikle halkın, savaşın tehlikelerine karşı korunması için hiçbir girişimde bulunulmadığı, buna ihtiyaç da duyulmadığı görülmektedir. Bunun nedeni, savaş silahlarının cephe gerilerine uzanacak menzile ve toptan yok etme gücüne erişememiş olmasıdır.
Birinci Dünya savaşının ardından gelen yıllarda ülkelerin bir çoğunda pasif korunma adı altında, halkın türlü tehlikelerden korunmasını amaçlayan önlemler getirilmiş ve örgütler kurulmuştur.
Teknolojik gelişmeler, savaş doktrinlerinde değişmelere neden olunca, buna paralel olarak pasif korunma örgütü de, değişen koşulların doğuracağı sonuçları karşılayacak biçimde değiştirilip geliştirilmiştir.
II. Dünya Savaşında; savaşların, cephelerden çok cephe gerilerini tehdit etmiş olması, askerden çok sivil halkın ölmesi, bundan sonra çıkabilecek savaşların da böyle süreceği düşüncesi devletleri, sadece pasif korunma önlem ve örgütünün halkı koruyamayacağı sonucuna götürmüş, Sivil Savunma bu sonuçtan çıkmıştır.
Avrupa ülkelerinin çoğunda Sivil Savunma II. Dünya savaşı sırasında, savaşın içinde kurulmuş, gerçek bir deneyimden geçmiş, yararını kanıtlamış bir örgüttür.
Sivil savunma, savaşın ardından gelen yıllarda da,savaş teknolojisindeki ilerlemelere uygun bir gelişme göstermiştir. İlk kez bu savaşta halka karşı kullanılan atom silahları bundan sonra daha büyük bir gelişme göstermiş termonükleer silahlar imal edilerek savaş alanında kullanılabilecek duruma getirilmiştir. Kısaca nükleer silahlar diye adlandırılan bu silahlar ile biyolojik ve kimyasal silahlar da sivil savunmanın önemini daha çok arttırmıştır.
Bugün sivil savunmanın önemini benimsemiş tüm dünya ülkeleri, sivil savunma örgütlerine bütçelerinden küçümsenemeyecek kaynaklar ayırmaktadırlar.
3. Bugün İnsanoğlunu Savaşta Ve Barışta Tehdit Eden Tehlikeler Şunlardır
a. Düşman Taarruzları,
b. Doğal (Tabii) Afetler,
1-Deprem,
2-Su Baskını,
3-Toprak Kayması (Heyelan),
4-Kaya Düşmesi,
5-Çığ,
6-Kuraklık,
7-Fırtına - Kasırga - Tayfun,
8-Volkan Patlaması,
9-Hava – Su - Çevre Kirlenmesi,
10-Sınai Kazalar,
11-Ulaşım(Kara, Demir, Hava, Deniz Yolları) Kazaları.
12-Tsunami (Deprem Sonrası Oluşan Dev Dalgalar.)
c. Büyük Yangınlar
SİVİL SAVUNMA TARİHÇESİ
•Ülkemizdeki Sivil Savunma Hizmetleri, ilk olarak 1928 yılında yürürlüğe konulan “Cephe Gerisinin Havaya Karşı Müdafaa Ve Muhafazası Talimnamesi” ile düzenlenmiştir.
•1938 yılında 3502 sayılı “Pasif Korunma Kanunu” yürürlüğe konulmuş, illerde seferberlik müdürlükleri kurularak sivil savunma hizmetleri yürütülmüştür.
•1958 yılında çıkarılan ve 28 Şubat 1959 tarihinde yürürlüğe konulan 7126 sayılı “Sivil Müdafaa Kanunu”nun adı daha sonra 586 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “Sivil Savunma Kanunu” olarak değiştirilmiştir.
•25/05/2009 tarihinde 5902 sayılı “Afet Ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” yürürlüğe konulmuş olup, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ile il/ilçe sivil savunma müdürlükleri kaldırılmıştır. Bu Kanun ile Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile il afet ve acil durum müdürlükleri kurulmuştur. Sivil savunma hizmetleri Başkanlık bünyesinde bulunan Sivil Savunma Dairesi Başkanlığı ve il afet ve acil durum müdürlüklerince yürütülmektedir.
SİVİL SAVUNMA DAİRESİ BAŞKANLIĞININ GÖREVLERİ
5902 Sayılı Kanuna göre, Sivil Savunma Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:
•Kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlarda sivil savunma hizmetlerini planlamak, uygulamak ve denetlemek,
•Her türlü silahsız koruyucu ve kurtarıcı tedbirleri, acil kurtarma ve ilk yardım faaliyetlerini planlamak ve yürütmek,
•Seferberlik ve savaş hazırlıklarında ihtiyaç duyulacak sivil kaynakları tespit etmek,
•Sivil savunma gayretlerinin halk tarafından desteklenmesi ve halkın moralinin korunmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapmak,
•Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer maddelerin meydana getireceği tehlikelere karşı alınacak önlemleri ve yapılacak çalışmaları tespit etmek ve bunlarla ilgili bakanlık, kamu ve özel kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak,
•Başkan tarafından verilecek benzeri görevleri yapmak.
Hülya yılmaz
Destek Kalite Müdürü
Kaynaklar :
https://www.afad.gov.tr/
http://sivilsavunma.gazi.edu.tr/