Hipertansiyon tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sık görülen, önemli bir halk sağlığı sorunudur. Hipertansiyon komplikasyonları dünyada her yıl 9.4 milyon ölüme neden olmaktadır.
Kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin %45’inden, inmeye (felç) bağlı ölümlerin %51’inden hipertansiyon sorumludur. Yüksek tansiyonu olanların %95’i primer (esansiyel) hipertansiyon hastası olup %5’inde böbrek hastalığı, böbrek damar tıkanıklığı, aşırı aldosteron hormonu salınımı, feokromasitoma (bir çeşit böbrek üstü bezi tümörü) ve uyku apnesi gibi bir nedene bağlı sekonder hipertansiyon mevcuttur.
Kan basıncı değerlerinin 140/90 mmHg’ nın üzerinde ölçülmesi ve bu durumun süreklilik göstermesi durumunda hipertansiyon tanısı konur. Hipertansiyon multifaktöriyel olarak adlandırılan birden çok nedene bağlı olarak ortaya çıkan bir hastalıktır.
Artan yaş, obezite ve aşırı tuz kullanımının hipertansiyon ile ilgili olduğu yapılan bilimsel çalışmalar ile ortaya konmuştur. Ayrıca genetik yatkınlığın da hipertansiyonun ortaya çıkmasında etkili olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda hipertansiyonun ortaya çıkmasını engellemek adına aşırı tuz alımından kaçınma, kilo alımının önlenmesi ve düzenli spor aktivitelerinde bulunma gibi önlemleri günlük hayatımızda kolaylıkla uygulayabiliriz.
Unutulmamalıdır ki kan basıncı yüksekliği uzun dönem devamı halinde vücudumuzdaki hemen her organı etkileyebilen sinsi bir hastalıktır. Uzun yıllar tedavisiz kalması halinde kalp krizi, böbrek yetmezliği ve felç gibi ölümcül sonuçlara neden olabilmektedir. Dahası hipertansiyon bazı hastalarda baş ağrısı, denge bozukluğu gibi şikayetlere neden olabildiği gibi bazı hastalarda hiçbir şikayet oluşturmamaktadır. Düzenli kan basıncı ölçümünün önemi bu noktada ortaya çıkmaktadır. Hipertansiyon hastada herhangi bir şikayete neden olmasa da mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Bu bağlamda hipertansiyon tanısı konmuş ve ilaç tedavisi başlanmış bireylerin “benim bir şikayetim yok” diyerek ilaçlarını almamaları oldukça sakıncalıdır.
“17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü” münasebeti ile bu sinsi hastalık hakkındaki farkındalığı arttırmayı amaçlıyor, tüm hastalarımıza sağlık ve esenlik dolu bir hayat diliyoruz.
Sevgi ve hoşgörü ile…
Doç. Dr. Ahmet Karagöz
Kardiyoloji Uzmanı
